MOTİVE OL, MOTİVE ET

Sadece motive olmak yetmez, motive etmeyi de bilmeliyiz.

Bezm-i alem Vakıf Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Saffet Tüzgen, Sosyal Doku vakfında motivasyon konulu bir seminer verdi.

Motivasyonu; insanı bir şey yapma konusunda harekete geçiren etken, hedefe ulaştıran güç, hareketin yönünü, süresini, şiddetini belirleyen bir inanç olarak tanımladılar.

Motivasyon, aynı zaman da bir iş yapmak için içimizde duyduğumuz güçlü istek, azim, şevk ve gayrettir.

Herkes her zaman motivasyona ihtiyaç duyabilir.

Motivasyon eksikliği ise; yapılacak işe karşı isteksizliği, ilgisizliği, dikkatsizliği, gayretsizliği ve başarısızlığı getirir.

Hayatımızda, motivasyonumuzu bozan söz ve kişilere karşı sağır olmalıyız. Bunlar sadece moral kırmakla kalmaz aynı zamanda insanı hedeflerinden de uzaklaştırırlar.

Hayatımızda hata yapmaktan korkmamalıyız. Hatalar, öğrenme sürecinin parçalarıdır. Denemekten vazgeçmemeliyiz. Hata yapmayan bir insan, genellikle hiçbir şey yapmıyor demektir. Hatalarımızdan ders çıkartabilmeliyiz. Bu akıllıca bir şeydir. Başkalarının hatalarından ders çıkarmak daha akıllıca bir şeydir.

Sadece eksiklikleri görmek, çare yok demek ve öğrenilmiş çaresizlik, motivasyonu bozan davranışlardandır.

Maneviyatın motivasyona etkileri

Motivasyonun bir de manevi olanı vardır. En büyük motivasyon kaynaklarımız, Kur’an ve Hadis’lerdir. İman, motivasyonun temeli, hatta motivasyonun ta kendisidir. İnanmış ve hedefine kilitlenmiş bir insandan daha güçlü ne olabilir?

Motivasyon iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır.

İç motive kendi dünyamızla alakalıdır. Nasıl ki kalp önce kendini besliyor sonra bütün vücuda kan pompalıyorsa, insanın da önce kendini motive edip sonra başkalarının motivasyonuna yardımcı olması gerekir. Kendi motivasyonumuzu kendimiz sağlamalıyız.

Dış motivasyonlarsa, ödül kazanmak ve cezadan kurtulmak için yapılanlardır. Buda maksimum kazanç için minimum gayret sarf etmek demektir. Sürekli dış motive yani başkalarının bizleri motive etmesini beklersek eğer bu hayatta başarılı olmamız zor demektir. Kendi motivasyonumuzu kendimiz sağlayabilmeliyiz.

Bizler eleştiri yaparken motivasyon açısından faili değil fiili eleştirmeliyiz, hata yapanı değil hatayı tenkit etmemiz gerekir. Tenkit değil, teşvik etmeliyiz.

Hayatımızda rekabetten kaçmamalıyız. Fakat bizim rekabetimiz hasetlik, kıskançlık üzerine değil, gıpta eksenli olmalıdır.

Birinciyle yarışan birinci, onuncuyla yarışanda onuncu olur. Kaçıncı olmak istiyorsak ona göre yarışmalıyız. Hedeflerimizi ona göre belirlemek zorundayız.

Bir kapıyı kırk kere çalmak yerine, kırk kapıyı bir kere çalmalıyız. Her farklı seçenek ayrı bir tecrübe demektir. Hedefe ulaşmak için strateji değiştirmek gerekir. Hayatınızda ‘’Ya hep ya hiç’’ demeyin. Eğer bir kişi yapabilirse ben de yaparım diyebilmeliyiz.

Konuşmaları sırasında kendi hayatından da örnekler veren Prof. Dr. Saffet Tüzgen, niyet hayır olursa akıbet de hayır olur. Hayırlı niyet ve hayırlı sonuçlar temennisi ile sözlerini sonlandırdılar.

***************

AHİR ZAMANDA MÜSTAKİM MÜSLÜMANLIK

Araştırmacı-yazar Dr. Ebubekir Sifil hocamız Sosyal Doku Vakfındaydı.

Ebubekir Sifil hocamız “Ahir Zamanda Müstakim Müslümanlık” konulu bir konferans verdi. Ebubekir Sifil hocamızın konuşmasından bazı notlar.

Dünyanın küreselleşmesinin bir sonucu olarak artık insanlar eskiye nazaran gurbet hasreti çekmiyorlar. Hissiyatlarımız, zamanın akışı içerisinde değişme gösterdi. Bu gelişmeler bizim irademiz dışında oluştu. Artık şehirlere hayat ve ruh veren şey fıtrat değil, ekonomidir.

Efendimiz (s.a.s) bir hadiste ‘’Biriniz ev yapacağı zaman diğerinin rüzgârını kesmesin’’ buyuruyor Oysa bugün vahşî kapitalizmin bir sonucu olarak yapılan binaların durumunu görüyoruz. Vahşî kapitalizmin bize imkân diye sunduklarını ne kadar hayatımıza sokarsak o kadar küreselleşiyoruz. Bunlar sadece yaşantımızı değil, düşünce tarzımızı ve mukaddesatımıza bakış açımızı da etkiliyor. Kapitalizm, aynı zamanda kendi değer yargılarını da oluşturmaktadır. Önce düşünce tarzımızı etkiliyor, sonra kanaatlerimiz oluyor ve bu kanaatler inanca dönüşüyor. Maalesef yaşam tarzlarımız inançlarımızla uyuşmayınca, yaşamımızı değil de inancımızı sorgulamaya başlıyoruz. Nedenlerimiz ve niçinlerimiz ve şüphelerimiz artıyor. ‘’Dinde reform’’, ‘’dinin modernleşmesi’’ gibi problemler, yakın zamanda ortaya çıktı. Artık İslâm hukukunda ahkâmın değişmesi veya esnemesi tartışılmaya başlandı.

Dönüşüm kavramlarla başlıyor. Kabul ettiğiniz kavramlara göre düşünüyor ve o düşünceye göre dünyayı kabulleniyorsunuz. Bu defa da dini, hadisleri ve hayatı batılıların kavramlarıyla anlamaya çalışıyoruz. Bunlar, ahir zaman hastalıklarıdır.

Tarihte ilim ve âlim konusuna da değinen Ebubekir Sifil hocamız, “Tarihte iskân yapılırken ilim, öncelik konusu edinilirdi. Bir toplumun hayatından ilim ve âlim çıkartılırsa, o toplumun değişim ve dejenere olmasına engel olamazsınız. Bize dayatılan refleksleri, Müslümanca karşılayıp Müslümanca yorumlamalıyız. Karşılaşılan problemler karşısında kendi birikimlerimizden faydalanmalıyız.” Diyerek sözlerini sona erdirdi.

***************

DAVA ADAMI OLARAK DAVETÇİNİN ÖZELLİKLERİ

Mardin Artuklu Üniversitesi İlâhiyat Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Sosyal Doku Vakfı Mus’ab bin Umeyr Davetçi Okulu öğrencilerine “Dava Adamı Olarak Davetçinin Özellikleri” konulu bir konferans verdi.

Ahmet Ağırakça hocamız dava adamını, bir hedefi olan, hedefine kilitlenen ve bu hedeflere ulaşmak için yaşayan insan olarak tanımladılar. Dava adamı nasıl olmalıdır? Bünyesinde hangi karakterleri barındırır? Dava adamının özellikleri nelerdir? vb. başlıklar altında dava adamının özelliklerini şu şekilde sıraladılar:

Dava adamı öncelikle güçlü bir iman sahibi olmalı. Tevhid inancını iyice kavramalı, Allah ile barışık olmalı ve salih amel sahibi olmalıdır.

Dava adamı, mücadele azmini elden bırakmamalıdır çünkü mücadele umuttur, mücadele eden umudunu asla yitirmez. Sabır dava adamının en temel karakterlerinden biridir. İstikrar sahibi olmalı, düşüncelerinde zikzaklar çizmemelidir. Davasında ısrarlı ve kararlı olmalı, davası hakkında tereddüt yaşamamalıdır. Olaylar karşısında uyanık olmalı, hâdiseleri yorumlayabilmelidir.

Dava adamı çalışkan ve hareketli olur. Tembel ve hantal olamaz. Problemler karşısında soğukkanlıdır. Cesurdur. Karar verilen noktada geri adım atmaz. Dava adamı “Kâfirlere karşı sert ve şiddetli, Müslümanlara karşı olabildiğince şefkat ve merhametli” olmalıdır.

Dava adamının olmazsa olmaz karakterlerinden biri de fedakârlıktır. Dava adamı malını, canını, vaktini, gerekirse her şeyini inandığı dava uğruna feda edebilmeli. Dürüsttür. Yaptığı işi güzel yapar. Güçlü bir irade sahibidir. Sıkıntılara karşı mütehammildir. Vakur ve ciddîdir. Azizdir, izzet sahibidir.

Dava adamı, misyon sahibi olmalıdır. Ahde vefa sahibidir, vefakârdır. Sözünde durur. Onun sözü, senetten daha değerlidir. Cömerttir, yardımseverdir. Dava kardeşlerini Allah için sever. Güven duyulur ve güven verir.

Dava adamı, kararlarını istişare ile alır ve alınan karalara itaat eder. Her yerde, her konuda, her şart altında, Allah’a itaat ve bağlılık sahibidir. İlme ve okumaya önem verir, tertip ve düzenlidir. Temizlik onun karakteridir. Âdildir. Haya sahibidir..

Dava adamı, İslâm da çaresizlik diye bir şeyin söz konusu olmadığını bilmelidir ve asla dava adamı olduğunu hiçbir zaman hatırından çıkarmamalıdır.

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça hocamız, “Sizler bu ülke için, insanlık için, İslâm için birer umutsunuz, hepinizin şuurlu birer dava adamı olmanız temennisiyle sizleri Allah’a emanet ediyorum” diyerek sözlerini sona erdirdiler.