‘Neyi, Nasıl Okumalıyım’ Diye Soran Okuyucuya Mektup

Selamünaleyküm.
Ebu’l-Ferec İbnü’l-Cevzi, ‘oku’ emrine muhatap Ümmet’in çok okuyanlarından sadece biridir. Onun gibi ve ondan daha çok okuyan niceleri gelmiştir. Sizin gibi ben de kendimden utanıyorum. Bir yılda yüz, iki yüz kitap okumayı, okumak zannedecek hâle gelmiş bulunuyoruz. Bir de onların çağını kıtlık, geri kalmışlık çağı olarak görüp kendi çağımızı da modern bilim çağı olarak görmüyor muyuz, ne diyeceğimi bilemiyorum. Eğer ilim bizimki ise onlarınkine ne denmeli? Biz de okuyanlardan sayılıyorsak onlar ne sayılacak? Allah Teâlâ’nın rahmetine sığınıyorum. Ufkumuzu açsın, büyük görmeyi, büyük düşünmeyi bize
müyesser kılsın. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Lütfen çok dua edin, dua edelim. Az kaldı, cehaletimizle iftihar edecek noktaya geldik! Lütfen, çok dua edelim birbirimize. İbnü’l-Cevzi ile beraber, bir Gazalî’yi, Suyuti’yi, İbni Teymiye’yi, hele hele Zehebî’yi anmadan sakın geçmeyin. Size tavsiye ederim, Zehebi’nin seksen yılı bulmayan hayatına sığdırabildiği ilmi, takvayı, eğitimciliği,
yazarlığı inceleyin. Aklınız duracaktır. Ama iftihar edilecek bir geçmişi olan Ümmet’iz. Allah, eslafımıza rahmet etsin. Teknoloji ve bilgisayar asrında geçilemeyecek bir seviye bırakarak gittiler. Onlarla iftihar ediyor, onlarla beraber olmayı, onlar gibi olmayı istiyoruz. Biz olamazsak da bizden sonraki neslin onlar gibi olması için çalışırız. Bu emelle yatar kalkar, bu emeli hedefimiz yaparız.

Size ‘okuma’ konusunda söz söyleyebilecek hakkı kendimde göremiyorum. Ben de doyasıya okuyabilmiş değilim. Ortak bir derdimiz olduğu için belki bir yararı olur umuduyla birkaç tespit yapabilirim. İnşaallah yararı olur. Yararlanabilirseniz bana da dua edersiniz.

Kur’an okuma:

Kur’an’ın en bariz özelliği mahza ibadet oluşudur. Bu da şu demektir: Ne için ve nasıl okunursa okunsun; Kur’an ibadettir, ecir kaynağıdır. İlim maksadı ile okunur, ibadet olur; şifa maksadı ile okunur, ibadet olur. Zikir maksadı ile okunur, ibadet olur. O, mahza ibadettir. Ne kadar okuyabilirsek o kadar okumak içindir o.

Kur’an okumayı ilimden ayırabiliriz. Yani, hiçbir şey anlamadan da okusak yine ‘Kur’an okuyan’ biri olmuş oluruz. Elbette anlayarak, içine dalarak okumak daha evladır. Ama anlamadığından dolayı hiç kimsenin o lezzetten mahrum kalmaması gerekir. ‘Keşke anlasak!’ yerine ‘Bari anlamadan da olsa okuyalım.’ demeliyiz. İlk fırsatta da onu anlama cihadına yoğunlaşırız.

Kur’an’dan etkilenmek, bilgi ile değildir. Arapça bilmek veya tefsirini bilmek nicelerini, daha çok cehennem derinliklerine itti. Ondan etkilenmek için güçlü ve saf bir imana, bakış tarzına sahip olmak gerekiyor. Kur’an, muhtevasındaki fıkıh meselelerine, tarihi vakıalara bile takılmadan, ‘Allah’ın sözü gibi’ dinlenerek okunabildiğinde yürekleri yakar ve mü’mini kanatlandırıp Arş’a doğru uçurur. Bu gerçekleşmeden okunur dinlenirse, okuyanın sesi kişiyi alıp götürebilir ki faydası var mı yok mu bilemeyiz. Önce onu, ‘Rabbimizin kitabı, bendeki emaneti, benim çarem, cennetim, lehimde veya aleyhimdeki belgem!’ diye göreceğiz. İş, buradan başlıyor. Bir tür Kur’an sosyeteliğinin kurtarıcılığı yoktur. Bir iki konuyu enine boyuna ele alıp, Kur’an dersleri, tartışmaları ile geceler boyu oturup kalktıktan sonra sabah namazına kalkmayanlar sadece kendilerini aldatmakta, belki de bal kavanozunu dışından yalamaktadırlar.

Meal/tefsir okuma:

Kur’an bize indi. Onu anlamaya, anladığımıza göre yaşamaya mecburuz. Ve bunu yapmadıkça da önümüz açılmayacaktır. Meal de tefsir de bize gereklidir. Şu var ki, meal veya tefsir için bir alt yapımızın oluşması gerekiyor. Bubirinci mesele. İkinci mesele de şudur: Kur’an salt okunur bir kitaptır ama salt anlaşılabilir bir kitap değildir. Muhakkak bir ek bilgi gerekmektedir. Bu ek bilgi ihtiyacı da nesiller, Peygamber aleyhisselamdan uzaklaştıkça artarak devam etmektedir. Bu hususa, meal okurken de tefsir okurken de dikkat edilmelidir. Aslında tefsir kendisi bu açığı kapatmak için var olduğu hâlde ne yazık ki tefsire tefsir getirme ihtiyacı içinde bulunuyoruz.

Tefsir okurken de roman gibi okumanın pek kalıcı olmayacağını düşünüyorum. Özellikle ezber bilinen sure veya âyetlerin tefsiri seçilerek okunursa daha kalıcı iz bırakır. Belli bir seviyeye gelince de büyük bölümler hâlinde okunabilir.

Hadis okumaları:

Hadisler, ‘bizden birinin’ yani bizim gibi bir insan olan sevgili Peygamber aleyhisselam efendimizin sözleri olduğu için daha kolay anlaşılır, konuları da daha pratikten konulardır. Kur’an okumalarına göre hadisler daha çabuk etki edebilir, daha rahat uygulanabilir. Nihayetinde de hadisler, Kur’an’ın izahı için vardır.

Önce Riyazussalihîn’den başlanmalıdır. Erkam yayınlarında çıkan sekiz ciltlik şerhi ile beraber doyumsuz bir lezzetle okunabilir.

Evde ailece okumanızı tavsiye ederim. Mümkünse, evinizde her gün aynı saatte olacak şekilde, bir hadisi şerhiyle beraber okuyun. Misafir gelirse asla aksatmayın, onları da hayra teşvik için okumanıza devam edin. Sonra da muhabbete geçin. Kısa hadisleri ezberlemeyi deneyin. Çok etki eden hadisleri işaretleyin, onları tekrar tekrar okuyun.

Her gün okuma fırsatınız olmazsa haftada bir iki gün belirleyin, bu sefer konu konu okuyun. Anlamadığınız yerleri muhakkak sorun. Eğer Riyaz okuyan ve bunu ciddi tutan bir halka bulursanız, o halkaya katılın. Oradan öğrendiklerinizi de evde öğreterek iki kere Riyaz okumuş
olun.

Biiznillah, üç ayı bulmadan üzerinizde değişikler olduğunu, meleklerin evinize girip çıktıklarını hissetmeye başlayacaksınız. Riyaz, sizin için en az üç yıllık kaynak demektir. Buharî ve Müslim gibi kitaplar size ağır gelebilir.

Fıkıh kitaplarını okuma:

İlmihâl kitapları dışındaki bütün fıkıh kitapları, uzmanlık gerektiren kitaplardır. Zorlanmanıza, az anlamanıza neden olduğu kadar kafanızın karışmasına da neden olabilir. Tavsiye etmem. İlmihâl kitaplarında da Türkçe açısından sıkıntınız yoksa A.Fikri Yavuz ilmihâlini tavsiye edebilirim. İlmihâl kitaplarını da konu konu okumalısınız. Bir konuyu hazmetmeden de ikincisine geçmeyin.

Fikir kitaplarını okuma:

Fikir kitaplarında, bizden olmayanların yani İslam’ı hayat sistemi olarak görmeyenlerin veya İslam’ı sadece bir zaviyesinden anlayabilenlerin mesela sadece cihada veya sadece tasavvufa takılıp gerisini yok gibi görenlerin kitaplarının okunmasının zararlı olduğuna kaniyim. Yeteri kadar içimize kapanık yaşadığımız bir ortamda bizi biraz daha kapalı yapacak bilgi kaynaklarından uzak kalmalıyız. Genel seyrini dengeli bulduğunuz yazarların kitaplarını okuyabilirsiniz. Bu okumada da ilkokul çocuğunun alfabe çözmesi gibi okuyacağınız ağırlıktaki kitapları bırakın. Rahat okuyabildiğiniz mesela yirmi sayfa okuduğunuz hâlde vaktin nasıl geçtiğini hissetmeyeceğiniz kıvamda olsun okuyacağınız kitap. İki sayfada bir ‘Kaç sayfa kaldı?’ diye sayfa rakamlarına baktığınız kitap, konusu ne olursa olsun size ağır
gelmiştir ya da siz kitap okumaya henüz alışamadınız demektir. Buna göre bir tasnif yapabilirsiniz.

Bir de her okuyacağınız kitabı, sizin için istişare etmeye değer birine sorsanız rahat edersiniz.

‘Oku’ Ümmet’inden olmanın izzeti ile yaşamayı hepimize lütfetmesini Allah Teâlâ’dan niyaz ederim. İlimlerin ona doğru aktığı o büyük okyanus gününde elaha erenlerden olmak temennisi ile Allah’a emanet olun.

Nureddin Yıldız