Aksâmızdan Sıcak Bir Ziyaret

Ummu’l Fahm Belediyesi eski başkanı, siyonist İsrail rejiminin işgalinden (1948) önceki topraklarda yaşayan Filistinliler’in lideri ve yaptığı çalışmalardan dolayı kazandığı sıfatı ile ‘Kudüs Bekçisi’ Raid Salah, beraberindeki heyet ile derneğimizi ziyaret etti.

Dernek merkezinde, onursal başkanımız Nureddin Yıldız hocamızın riyasetinde gerçekleşen ziyarette kutsal beldelerden gelen misafirlerimiz ile yaptığımız kahvaltı ve sohbetler hem duygulu hem de coşkulu anlar yaşattı bizlere. Medyadan takip edemediğimiz pek çok gelişmeyi birinci ağızdan en doğru bir şekilde duyma imkânımız oldu.

Raid Salah’ın konuşması boyunca işaret ettiği gerçekler ve verdiği örnekler, Kudüs davamız için pek çok müjdeli haberler içeriyordu. Gazze mücadelesi ve bunun sonucunda İslam dünyasında oluşan ortak refleksin gelecekteki mutlak zaferin habercisi olduğunu özellikle teyid ediyordu Raid Salah. Teşekürler Kudüs Bekçisi.

Yolunuz ve alnınız açık olsun ümmetin yiğit evlatları.

Raid Salah’ın Konuşmasından:

Milletler Cemiyeti (şimdiki Birleşmiş Milletler) dünyadaki Yahudiler’i Arjantin’de toplamak istedi ama toplayamadı. 18.Yüzyılda “Arjantin’de bir devlet ikame ediniz.” dendiğinde bunu kabul etmediler. Hatta Uganda’da bir devlet inşası için izin verildi, buna da yanaşmadılar. Yalnızca Beyt-i Makdis’te -Kudüs’te-toplanmayı kabul ettiler. Çünkü kendilerine göre Arzı Mevud olarak görüyorlardı Kudüs ve çevresini. Gerçekte ise Allah’ın onlara böyle bir vaadi yoktu. Kaldı ki Musa Aleyhisselam yurt edinmek için onları çağırdığında, “Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturacağız.” diyerek küstah bir tavırla Musa aleyhisselama, dolayısı ile Rablerine hainlik etmişlerdi. Arzı Mevud, tamamen bir yalandan ibarettir. Bu yalana tüm dünyayı inandırabilmek için medyayı kullanmaktalar. Dünya Yahudileri’ne sürekli verdikleri mesaj: “Gelin ve burada toplanın.”
Bugün de bu çabaları değişmemiştir.

Yahudiler şu an iki gruptur. Bunların büyük çoğunluğunu oluşturan bir grubu, siyonistlerle beraber hareket etmekteler. Siyonistlerin zalim ve kâfir olduğunu bildikleri halde onların önemli projelerinde birlikte olmuşlar ve savaş suçlarına iştirak etmişlerdir.

İkinci grup ve sayıları nispeten daha az olan grup ise siyonistlerin tehlikeli olduğunu düşünürler. Özellikle de siyonistlerin Yahudiler için daha tehlikeli olduğunu ifade ederler. Bu grupta olanlar inanır ki, “Bir kurtarıcı gelecek ve Beyt-i Makdis’i siyonistlerin elinden kurtaracak.” O zaman “Müslümanlar’ın durumu ne olacak?” diye sorulsa, derler ki: “O kurtarıcı Yahudilik’ten başkasını tanımayacaktır.”

Bazı Yahudiler de İsrail devletinin sonunun geldiğini açıkça ifade ediyorlar. Hatta bu konuda kitaplar da yazılmıştır. Kitaplardan biri çok ilginç; “Hitler’e Galip Gelene Kadar” ismi ile yayınlanmıştır. Bu kitapla ilgili bazı açıklamalara baktım, şöyle yazıyordu: ‘Her Yahudi’nin başka bir devletten pasaportu olması gerekir. Çünkü burada bütün dünyayı saran bir tehlike var. O da siyonistlerin sonudur. İsrail’de yaşayan ve İsrail müesseselerinde çalışan Yahudiler için güvenlik yoktur. Bu tehlikeyi siyonist güçler de tespit etmişlerdir. Önlerindeki yollar kapanacaktır.’

Gazeteci bir Bayan, Ariel Şaron’la görüşme yapmak üzere yanına gitti. Bütün odanın diplomalarla, takdirlerle dolu olduğunu görmüş. Yaptığı görüşmede; Şaron’un tedirgin duruşu, sorulara verdiği cevaplar ve sürekli şüpheci tutumu ile gazeteci bayanın ifadesi ile adeta odanın orta yerinde tir tir titreyen halini görünce sormuş: “Neden korkuyorsunuz?” Şaron, “Müslümanlar’ın böyle paramparça oldukları bir zamanda Salahaddin gelmişti. Siyonistliğin gitmesinden korkuyorum.” demiş.

İnşaallah gidecek.

Ve şunu çok iyi bilmeliyiz ki, Allah’ın -azze ve celle- yardımı aşikâr bir şekilde gelmiş, nice olağanüstü olaylar görülmüştür. Özellikle de siyonist işgal gücünün askerlerinden ele geçirdiğimiz esirler “Bizi tutuklayanlar nerede, o yeşil elbiseli kişiler ne zaman gelip bizi öldürecek, bize işkence etmeyin.” diyorlar.

‘Sizinle biz savaştık, sizi biz yakaladık.’ dediğimizde bize inanmamaktalar.
Elhamdülillah.